Bugünün Sorunlarına, Geleceğin Çözümleri...
Soru & Cevap Kariyer +90 212 325 25 01
Makaleler

Şirket Çalışanlarına Araç Tahsisi ve Ücret Konusu: Bir Danıştay Kararı

Serbest Bölgeler ve Ar-ge Merkezlerinde Çalışanların Ücret Gelirlerinin Beyanı Konusunda Kafalar Karıştı

KDV İadesinde Gecikme Zammı Uygulamasının Hukuka Aykırılığı: Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu Kararı

Danıştay Düzeltme Beyannamelerine İhtirazi Kayıt Konulmasına İlişkin Anayasa Mahkemesi Kararını Dar Yorumluyor

Vergi İnceleme Raporunun veya Vergi Tekniği Raporunun Tebliğ Edilmemesi Tarhiyatı ve Cezayı Gerçekten Sakatlamaz mı?

Uluslararası Kurumlardan Kullanılan Kredilere İlişkin Kağıtların Damga Vergisi

Yurt Dışı Alacaklara Şüpheli Alacak Karşılığı Ayırmak İçin Yurt Dışında Dava Açmak Zorunda mıyız?

Arsa Payı Karşılığı İnşaat İşlerinin Vergilendirilmesinde Ne Değişti?

OECD Model Anlaşmasına Göre Gayrimaddi Hak Bedellerinin Vergilendirilmesi ve Türkiye Uygulaması

Vergiden Kaçış Yok: Tahsilatta Yardımlaşma Başlıyor

4 Seri No.lu ÇVÖ Anlaşmaları Tebliğinin Getirdikleri: Dar Mükelleflere Yapılan Serbest Meslek Ödemelerinin Vergilendirilmesi

YILLIK TRANSFER FİYATLANDIRMASI RAPORLARINIZI HAZIRLAMAYI İHMAL ETMEYİN

ADİ ORTAKLIKLAR

ANONİM ŞİRKETİN KENDİ PAYLARINI İKTİSAP ETMESİ

BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR 6637 SAYILI KANUN YAYIMLANDI

EĞİTİM TAZMİNATI GELİR VERGİSİNE TABİMİDİR

Son Zamanlarda Verilen Vergi Usul Kanunu İle ilgili Özelgeler

GİDER PUSULASININ KULLANIM ALANLARI VE TEVKİFAT UYGULAMASI

e-Arşiv Uygulaması Başlıyor

SAT-KİRALA-GERİ AL İŞLEMİNDE YÜKLENİLEN KDV DÜZELTİMİ

Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ

6552 SAYILI KANUNUN 73 ÜNCÜ MADDESİNE İLİŞKİN AÇIKLAMALAR

Kayıtlarda yer aldığı halde işletmede mevcut olmayan kasa mevcudu ve ortaklardan alacakların beyanının 6111 ve 6522 yasalara göre karşılaştırılması

6111 SAYILI YASANIN 11.MADDESİNİN 2.FIKRASINA GÖRE BEYAN EDİLEN TUTARLAR İLE İLGİLİ SONRADAN GÜNDEME GELEN SORUNLAR

Cumhurbaşkanı Adaylarına ve Siyasi Partilere Yapılacak Bağışlar

KAYITLARDA YER ALDIĞI HALDE İŞLETMEDE MEVCUT OLMAYAN KASA MEVCUDU VE ORTAKLARDAN ALACAKLARIN BEYANI

6111 Sayılı Yasa Kapsamında Kayıtlarda Yer Aldığı Halde İşletmede Bulunmayan Ortaklardan Alacakların Beyanı

Özel Okullar, Üniversiteler ve Yurtlarda “Kısmi Burs Uygulamasında” Önemli Düzenleme

Kısmi Bölünme

KİSMİ BÖLÜNME İŞLEMİNDE YANLIŞLAR DOĞRULAR

Kurum Yöneticilerinin Kar Payı Dağıtımı ve Bazı Konularla İlgili Bilmeleri Gereken Önemli Hususlar

Kurumların Özkaynak Kalemlerinin Tasfiye Sonu Vergisel Durumu

Pay Sahiplerinin Şirkete Borçlanma Yasağı

Özelgeler Işığında Enflasyon Düzeltmesi Sonucu Oluşan Sermaye Olumlu Farklarının Vergilendirilmesi

Geçici Vergi Uygulamaları

NUR EKESAN KONFERANS LARI

Limited ve Anonim Şirketlerin Ortaklarının ve Kanuni Temsilcilerinin 6183 Sayılı Kanun Kapsamındaki Sorumlulukları

Çalışan Temsilcilerinin İşveren Tarafından En Kısa Zamanda Görevlendirilmesi Gerekiyor

Kar Payı Avansı Dağıtımı Yapmış Kurumlarda Dönem Sonunda Oluşan Kar Veya Zarara Göre Yapılması Gerekenler

Ortaklarına Daha Fazla Kar Dağıtmak İsteyen Kurumların Bazı Yükümlülükleri Yerine Getirmek Kaydıyla Dağıtabilecekleri Bilançolarındaki Fonlar

E-Fatura Uygulaması Hakkında

Elektronik Defter Tutma ve Elektronik Fatura Uygulaması

Yurt Dışındaki Bazı Varlıkların Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Genel Tebliğ No:1

Yabancı Sermaye Olarak Yurt Dışından Getirilen Nakdi Sermaye İle İlgili Yeni Düzenleme

Limited Şirketin Anonim Şirkete Dönüşümü ve Örnek Uygulama

Vadeli Çeklerde Reeskont Uygulaması

Meclise Sevkedilen Torba Yasadakii Varlık Barışına İlişkin Düzenlemeler

Limited Şirketi Anonim Şirkete Dönüştürmenin Avantajları

LTD.ŞTİ. Şirketin A.Ş. Şirkete Dönüştürülmesinde Yapılıcak İşlemler

Limited Şirkette Pay Senedinin Menkul Kıymet Olup Olmadığı ve Değer Artışı Kazancı

2013 Yılı Birinci Geçici Vergi Döneminde Dikkat Edilmesi Gereken Konular

KVK-Kabul Edilmeyen İndirimler (finansman gideri kısıtlaması)

KVK-İstisnalar - Diğer indirimler (girişim sermayesi fonu)

Yeni Türk Ticaret Kanununa Göre Şirket Ana Sözleşmelerinin de Yapılması Gereken Değişiklikler

KVK-Zarar Mahsubu

Eski Kiracıların İşyeri ve Evlerden Gerekçesiz Çıkartılması ve Kira Artış Oranı

Yazar Kasa Fişlerinin Gider Yazılması ve KDV İndirimi

KVK- İndirimli Kurumlar Vergisi

KVK-Yurtdışı Mukimi Kişi ve Kurumlara Verilen Hizmetler

Şirketlerce Öğrencilere Verilen Burslar İle Eğitim Harcamaların Gider Yazılması ve KDV İndirimi

Yurt Dışı Alacaklara Şüpheli Alacak Karşılığı Ayırmak İçin Yurt Dışında Dava Açmak Zorunda mıyız?

Mehmet Batun
Yeminli Mali Müşavir
 
 
1- Şüpheli Alacak Karşılığı Uygulaması
 
 
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 323 üncü maddesinde şüpheli alacak karşılığı uygulaması düzenlenmiştir. Bu düzenleme ile belirli şartları taşıyan tahsili şüpheli hale gelmiş alacakların pasifte karşılık ayrılmak suretiyle gider yazılmasına imkan verilmiştir. Bu şekilde karşılık ayrılan tutarların sonradan tahsil edilmesi durumunda gelir yazılması gerekmektedir.

 

Bir alacağın şüpheli alacak olarak değerlendirilip karşılık ayrılabilmesi için söz konusu alacağın;

 

- Ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ilgili olması,

 

- Dava veya icra safhasında bulunması ya da yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş olan dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük alacak olması,

 

- Teminatsız olması[1]

 

gerekmektedir.

 

Şüpheli ticari alacak karşılığı uygulamasının bilanço esasına göre defter tutan tacirler ile kurumlar için geçerli bir uygulama olduğunu vurgulamakta yarar var. VUK’un 323 üncü maddesinde yer alan “pasifte karşılık ayrılabilir” şeklindeki ibare bizi bu sonuca götürmektedir.

 

2- Yurt Dışı Alacaklara Karşılık Ayrılmasında Dava ve İcra Takibi

 

Vergi Usul Kanununda şüpheli alacak konusunda yurt içi alacak/yurt dışı alacak şeklinde bir ayrım yapılmamıştır. Dolayısıyla, Kanunda öngörülen şartları taşıyan yurt dışı alacaklar için de şüpheli alacak karşılığı ayrılması pekala mümkündür. Bu konuda uygulamada herhangi bir görüş ayrılığı bulunmamaktadır.

 

Nitekim, İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı tarafından verilmiş olan 3.10.2018 tarihli ve 62030549-125[6-2015/356]-881164 sayılı özelgede gerekli şartları taşıyan yurt dışı alacaklar için karşılık ayrılabileceği ifade edilmiştir. Ancak aynı özelgede, yurt dışından olan alacakların şüpheli hale geldiğinin ispatlanabilmesi için ticari iş yapılan borçlu firmanın mukim olduğu ülkenin mahkemelerinde dava açılması veya icra takibinde bulunulması gerektiği ifade edilmiştir. İdarenin uygulaması öteden beri bu yöndedir. Yani, yurt dışından olan bir alacağa karşılık ayrılabilmesi için mutlaka ama mutlaka borçlunun mukim olduğu ülkede dava açılması veya icra takibine geçilmesi gerektiği iddia edilmektedir.

 

Türkiye’de dava açılmışsa veya icra takibi Türkiye’de başlatılmışsa şüpheli alacak karşılığı ayrılması kabul edilmemektedir. Yetkili mahkeme ve/veya yetkili icra dairesinin Türkiye’deki mahkeme ve/veya icra dairesi olması mümkündür ve bu durumda yetkili mahkemede dava açılması veya yetkili icra dairesine müracaat edilerek takibe geçilmesi halinde (diğer şartlar da mevcutsa) şüpheli alacak karşılığı ayrılabilmesi gerekir. Dayanağımız aşağıda özetlenmiştir.

 

5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’un 40 ıncı maddesine göre Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisini, iç hukukun yer itibariyle yetki kuralları tayin eder.

 

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 50 nci maddesinde, para veya teminat borcu için takip konusunda 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun (HUMK) yetkiye dair hükümlerinin kıyas yolu ile uygulanacağı belirtilmiş; ancak, takibe esas olan akdin yapıldığı icra dairesinin de takibe yetkili olduğu hükme bağlanmıştır.

 

Bilindiği üzere 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) ile 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK) yürürlükten kaldırılmıştır. 6100 sayılı HMK’nun 447 nci maddesi uyarınca 1086 sayılı HUMK’a yapılan yollamalar, HMK’nun bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılmaktadır. Dolayıyla, İcra ve İflas Kanununun 50 nci maddesiyle 1086 sayılı HUMK’a yapılan atıf HMK’nun ilgili maddelerine yapılmış sayılmaktadır.

 

HMK’nun 6 ncı maddesinde (diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmadıkça) her davanın, açıldığı tarihte davalı gerçek veya tüzel kişinin Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre belirlenecek yerleşim yeri mahkemesinde görüleceği düzenlenmiştir. Aynı Kanunun 10 uncu maddesine göre sözleşmeden doğan davalar, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabilir.  Ayrıca, HMK’nun 17 nci maddesinde tacirlerin veya kamu tüzel kişilerinin, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilecekleri belirtilmiştir. Böyle bir durumda taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılabilir.

 

Borçlar Kanunu’nun 89 uncu maddesine göre borcun ifa yeri, tarafların açık veya örtülü iradelerine göre belirlenir. Aksine bir anlaşma yoksa para borçları alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ifa edilir.

 

Bu hükümler ışığında, yurt dışından konusu para olan bir alacak için taraflar arasında aksi kararlaştırılmadığı taktirde, borcun ifa yeri olan alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yeri icra dairesinin de yetkili olduğu anlaşılmaktadır. Dava için de aynı şekilde alacaklının (ödeme zamanındaki) yerleşim yerindeki mahkemeler de yetkilidir. Bu şekilde Türkiye’de bulunan yetkili icra dairesi nezdinde icra takibi başlatılması veya yetkili mahkemede dava açılması Vergi Usul Kanununun 323 üncü maddesinde öngörülen diğer şartların da mevcudiyeti halinde şüpheli alacak karşılığı ayrılması için yeterlidir. Mutlaka borçlunun mukim olduğu ülkede dava açılması veya icra takibine geçilmesi gerekmez.

 

Bunu dışında taraflar sözleşme ile aralarında bir uyuşmazlık halinde Türkiye’deki herhangi bir veya birden fazla mahkemeyi yetkili kılmışlarsa da söz konusu mahkemelerde dava açılmış olması şüpheli alacak karşılığı ayrılması için yeterlidir.

 

Özetle, şüpheli alacak karşılığı uygulamasında önemli olan yetkili mahkemede dava açılıp açılmadığı veya yetkili icra dairesi kanalıyla icra takibine geçilip geçilmediğidir. Eğer yetkili mahkeme veya icra dairesi Türkiye’deki bir mahkeme veya icra dairesi ise bu merciler nezdinde gerekli işlemlerin yapılmış olması (dava açılması veya icra takibi başlatılması) halinde alacağın “dava veya icra safhasında” bulunduğunun kabulü gerekmektedir. Danıştay 4. Dairesinin 27/5/2010 tarihli ve E: 2008/399, K: 2010/3271 sayılı kararı da bu yöndedir.

 

 


[1] Teminat varsa şüpheli alacak karşılığı teminatın kapsamadığı kısım için ayrılabilir. Alacağın tamamı teminatlı ise şüpheli alacak karşılığı ayrılması mümkün değildir.

PAYLAŞ